Yazdır

TEK BİR KREDİ BİLE ÇAĞIRDAMADIK

Tarih: 10 Aralık 2008 - 11:00

Finansbank, küresel finans krizine rağmen büyümesini sürdürmeyi ve pazar payını artırmayı hedefliyor. Bu konuda da sermayedarları NBG ve IFC’ye güveniyor. Ancak banka, bireysel kredilerde biraz frene basıp daha çok kurumsala ağırlık verecek...

REEL sektör zorda. Hemen her şehirden batık şirket haberleri geliyor. Çoğunun gerekçesi ise ortak: Aldığı kredileri geri ödeyememek... Hal böyle olunca bankalar eleştiri odağına oturtuluyor. Nitekim başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetten de bankalara yönelik eleştiriler geliyor. Bankaların kredileri geri çağırarak şirketleri zor durumda bıraktığı iddia ediliyor. Gerekirse kamu bankalarının devreye sokularak sektörün “hizaya” çekileceği dile getiriliyor. Finansbank Genel Müdürü Sinan Şahinbaş, işte böyle bir ortamda bankacılık sektörünün durumunu ve kendi bankasının konumunu anlattı... Önce isterseniz 2008 yılını Finansbank açısından kısaca bir özetleyelim... 2007 yılını 411 şubeyle kapatmıştık. Bu yılı ise 460 şubeyle kapatacağız. 2007 başından bu yana kredilerde yüzde 33 büyüme sağladık. Sanıyorum yılı da bu seviyelerde kapatırız. Yine bugün itibariyle mevduatta yüzde 28 büyüme kaydettik. Konut kredilerinde yüzde 10.5, kredi kartlarında yüzde 9, oto kredilerinde yüzde 7.5 pazar payına sahibiz. Özetle, şube pazar payından daha fazla büyüme kaydettik. Çünkü şube pazar payımız yüzde 5... Mevcut dalgalanma dördüncü çeyrek faaliyetlerinize nasıl yansır? Yıl sonu hedeflerinizi tutturabilecek misiniz? Üçüncü çeyrek sonuna kadar hedeflerimizi tutturduk. Ama dördüncü çeyrek hedeflerimizde bir miktar sapma olacak. Bu yılın ilk 9 ayı için 308 milyon YTL kar açıkladınız. Oysa geçen yılın aynı döneminde bu rakam 458 milyon YTL’ydi. Kardaki azalmanın kaynağı nedir? Operasyonel karlılığımız aynı şekilde devam ediyor. Aradaki fark, 2007 yılında iade alınmış olan 74 milyon tutarındaki verginin 2008’de 39 milyon lirasının iade edilmesinden kaynaklanıyor. Peki 2009 yılı hedeflerinizi nasıl belirlediniz? 2009’da kredi pazarının yüzde 14 büyüyeceğini öngörüyoruz. Bu, bireysel kredilere yüzde 8, kurumsal kredilere ise yüzde 16 şeklinde yansıyacak. Finansbank olarak, kurumsal kredilerde yüzde 20 büyüyerek pazar payını artırmayı planlıyoruz. Bireysel kredilerde ise pazar payını sabit tutacağız. Burada pazarın üzerinde bir büyümeyi mevcut şartlarda öngörmüyoruz Takipteki kredilerde ne kadarlık bir artış var? Sektöre paralel olarak bizde de artış var. Bu her segmentte, hem kurumsal hem de bireysel krediler bazında görülüyor. Ancak bu pazarın üzerinde bir rakam değil. Pazara paralel bir artış söz konusu. Peki bu konuda ne gibi önlemler alıyorsunuz? Kredi geri çağırma gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Eleştirildiği gibi özel bankalar kredi musluklarını kıstı mı? Finansbank’ın toplam bilançosunun yüzde 68-70’ini krediler oluşturuyor. Topladığımız mevduattan daha fazla kredi veriyoruz. Yani 100 liralık mevduatımız varsa 130 liralık kredilerimiz var. Demek ki yurtdışından aldığımız fonları da kredilerde kullanıyoruz. Sektör geneline bakıldığında da mevduatın kredilerden daha fazla olduğu görülüyor. Kamu bankalarına bakıldığı zaman, bu oran özellerin çok altında. Ayrıca bugüne kadar Finansbank’ın geri çağırdığı tek bir kredi bile yok. Üstelik biz şu anda mevcut sermayedarlarımızın güçlü sermayesi ve likiditesi sayesinde pazar payını artırmak gibi bir hedef dahi koyabildik. Kamuoyunda, kriz nedeniyle yabancı sermayeli bankaların Türkiye’den yurtdışına sermaye transferi yaptığı dile getiriliyor... Bu konuda yorum yapmayacağım. Bence sorunuzun cevabını rakamlar çok güzel veriyor. Özel bankalarda mevduatın krediye dönüşme oranı yüzde 94. Kamu bankalarında bu oran yüzde 60. Yabancı sermayeli özel bankalarda ise bu yüzde 118. Yani mevduatına oranla en yüksek krediyi yabancı özel bankalar veriyor. Peki daha yüksek maliyetle kredi verdiğiniz eleştirilerine ne diyorsunuz? Bankaların maliyetleri kriz sonrasında YTL’de 6, dövizde de 4 puan olmak üzere ciddi şekilde arttı. Bankanın kaynak maliyeti arttığına göre şu anda kredi maliyetlerini yükseltmesi çok doğal. Mevduat ve verilen kredilerin ortalama vadesine baktığımızda, bankaların aleyhine bir vade uyumsuzluğu söz konusu. Çok değil kısa bir süre önce, Türkiye’nin 5 yıllık CDS (credit default swap) oranı 140’lara düşmüştü. Ardından 800’lere kadar çıktı. Şu an ise 450 civarlarında. Yani bugün Türkiye’ye kredi veren kuruluşlar minimum getiri olarak bu oranları bekliyor. Maalesef mevduat oranları da bu paralelde yukarıya çıkmış durumda. Sizce bankalar krizde reel sektöre nasıl destek olabilir? Reel sektörsüz bankacılık, bankasız da reel sektör olmaz. Biz dün olduğu gibi bugün de aynı gemideyiz. Yarın da aynı şekilde devam edeceğiz. Krizi hep beraber atlatacağız. Ancak krizi geçerken karşılıklı olarak günün gerçeklerini de göz ardı etmememiz lazım. Bankacılık sektörü bugüne kadarki en büyük global krizle karşı karşıya. Buna rağmen biz daha önce yaşadıklarımıza göre bu krize çok güçlü girdik. Bu gücü reel sektöre de yansıtmaya hazırız. Ancak likiditenin çok önemli bir unsur olduğunu da unutmamamız lazım. Sizce de likidite problemi var mı? Sektörde fiyatların yükselmeye başladığı bariz. Ancak fiyatlar yükselmesine rağmen, sadece bankacılık değil reel sektör ve kamu da eskiden olduğu gibi rahat borçlanamayacak. Dünyada likiditenin azaldığı bir dönem yaşıyoruz. Bu Türkiye’yi de etkiledi. Etkilemeye de devam edecek. Ama Türkiye likiditenin rahatladığı dönemde parayı ilk çeken ülkelerden biri olacak. Finansbank ise şu anda hem sermaye yeterlilik rasyosu hem de yüksek likiditesiyle pazar payını arttırabilecek güçte. Şu anda sermaye yeterlilik rasyonuz nedir? Sektörde en az yüzde 8 sermaye yeterlilik rasyosu gerekiyor. Bizim rasyomuz ise yüzde 15.5 civarında. Asgari seviyenin yaklaşık iki katı olan sermaye yeterliliğimiz, önümüzdeki dönemdeki büyümemiz için fazlasıyla yeterli. Bunun dışında, sermayedarlarımızdan National Bank of Greece (NBG) ve IFC’nin ilave büyümemiz için ihtiyacımız olduğunda yanımızda olacağını biliyoruz. Piyasaya biraz agresif girdiğiniz düşünülüyor... Agresiflik iki türlü olur. Birincisi, ya kredilerinizi geri çevirir ya da durdururusunuz. Bunların ikisinin de Finansbank’ta olmadığını söyledik. Ama biz 2009 yılında pazarın üzerinde büyümeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda reel sektörün daha çok yanında yer alacağız. Bunu da agresiflik olarak görmüyoruz. Açıklanan yeni kriz paketini nasıl buldunuz? Basından takip ettiğim kadarıyla hükümetin bir paket çalışması içinde olması çok olumlu. Ancak tam olarak metni gördüğümüzde yorum yapabiliriz. Sisteme ilave likidite sağlayacak, bankacılık ve reel sektörün maliyetlerini düşürecek her türlü önlem olumlu olacaktır. KUTU “Yabancı portföy girişi IMF anlaşmasına bağlı” Sinan Şahinbaş, makro ekonomik göstergeler doğrultusunda Finansbank’ın 2009 yılına yönelik beklenti ve tahminlerini şöyle açıklıyor: “Önümüzdeki yıl ekonomik büyümeyi yüzde 1.7, enflasyonu da yüzde 8.6 seviyesinde bekliyoruz. Petrol fiyatlarının 50 dolar civarında seyretmesi durumunda cari açığın 28 milyar dolarlara gerileyeceğini düşünüyoruz. 2009 sonu itibariyle ise döviz kurlarının iniş çıkışlara rağmen bugünkü seviyelerde kalacağını öngörüyoruz. Türkiye’nin 2009 yılında orta ve kısa vadeli 104 milyar dolar kredi borcu ödemesi var. Cari açığı da eklersek bu rakam 132 milyar doları bulur. 104 milyar doların 56 milyar doları kısa, 44 milyar doları ise uzun vadeli. 3 milyar dolar da IMF borcumuz var. Bu borcun finanse edilmesi gerekiyor. Bunun bir kısmı reel sektör, bir kısmı da bankaların üzerinde. Türkiye’nin 2009’da yabancı yatırımcı çekeceğine inanıyoruz. Hem portföy yatırımcısı hem de doğrudan yabancı yatırımcı olarak ülkeye girecekler. Doğrudan yabancı yatırım olarak 10 milyar dolar giriş bekliyoruz. Portföy yatırımcısının eskisi gibi yüksek oranlarda girebilmesi ise IMF anlaşması gibi güven verecek koşulların gerçekleşmesine bağlı. IMF’yle anlaşmanın ardından bankaların eli güçlenecek, reel sektör de daha fazla kredi bulma imkanına kavuşacak.” PARA DERGİSİ / iDİL tARAKLI
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/tek-bir-kredi-bile-cagirdamadik/254258