Türk sanat müziğinin usta isimlerinden Muazzez Abacı Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı.
Kalp rahatsızlığı nedeniyle anjiyo olan ve stent tedavisi uygulanan Abacı, 78. doğum gününde 12 Kasım'da hayatını kaybetmişti.
AKM'deki törene Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan Vekili Nuri Aslan, Beyoğlu Kaymakamı Atakan Atasoy, sanatçılar Orhan Gencebay, Emel Sayın, Muazzez Ersoy, Selami Şahin, sanatçının ailesi ve sevenleri katıldı.
"Adını müziğimizin altın sayfalarına yazdırdı"
Tören öncesi basın mensuplarına açıklamada bulunan Bakan Ersoy, çok değerli bir sanatçıyı kaybetmenin derin üzüntüsü içinde olduklarını belirterek, "Sayın Muazzez Abacı çok değerli bir sanatçıydı. Aynı zamanda devlet sanatçısıydı. Sesiyle bütün gönüllerde taht kurmuş bir halk sanatçısıydı. Maalesef hiç beklenmedik bir şekilde kendisini kaybettik. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Makamı cennet mekanı ali olsun. Başta ailesi olmak üzere tüm sanat camiamıza, milletimize başsağlığı, sabırlar diliyorum." dedi.

Mehmet Nuri Ersoy törende yaptığı konuşmada ise Türk sanat müziğinin efsanevi sesini sonsuzluğa uğurlamak için bir arada olduklarını dile getirerek, "Muazzez Abacı Türk müziğinin en parlak yıldızlarından biriydi. Güçlü sesi, kendine özgü yorumuyla her şarkıyı bir duygu seline dönüştüren sanat anlayışı ve sahneye taşıdığı zarafetiyle, adını müziğimizin altın sayfalarına yazdırdı." ifadelerini kullandı.
"Genç sanatçılara ilham veren bir meşale olmaya devam edecektir"
Abacı'nın Türk sanat müziğinin en özel eserlerini yorumlarken, her notada, kelimede kalplere dokunduğunun altını çizen Ersoy, şöyle devam etti:
"Sayın Abacı 1998'de devlet sanatçısı unvanını da kazanmıştı. Şarkılarıyla her kuşaktan insanın gönlünde taht kurarak en kıymetli unvanı aldı ve 'halkın sanatçısı' olarak gönüllerde yer edindi. Dinleyenler, onun şarkılarında kendi hikayesini buldu. Bu yüzden Muazzez Abacı, sadece bir sanatçı değil, bir kültürel miras, duygu köprüsü, müzik abidesi olarak kalacaktır."
Bakan Ersoy, Abacı'nın hayata gözlerini yumduğu gün aynı zamanda doğum günü olduğunu dile getirerek, "Sayın Abacı'nın ilk adı da Hicran'dı. Bugün kıymetli sanatçımızın geride bıraktığı derin hüzün, onun adıyla özdeşleşen bir vedaya dönüştü ama biliyoruz ki onun sesi, sahneye adım attığı o ilk andan bu yana olduğu gibi, Türkiye'nin dört bir yanında yankılanmaya devam edecek. Çünkü gerçek sanatçılar sevenlerinin gönüllerinde ilelebet yaşar." değerlendirmesinde bulundu.
Kültür ve sanat dünyasının Abacı'nın vefatının ardından büyük bir boşluk hissedeceğini söyleyen Ersoy, eserlerinin genç sanatçılara ilham veren bir meşale olmaya devam edeceğini vurguladı.
"Çok çalışmalar yaptı, hepsinde de çok başarılı oldu"

Sanatçı Orhan Gencebay, Abacı'nın harika bir insan ve en üst düzeydeki yorumcuların başında geldiğini kaydederek, "1972'de kurduğum Kervan Plak şirkete yeni sanatçılar almak istiyorduk. 1973 yılında stajyerliği bitmiş olan birçok sanatçı arkadaşımız Ankara Radyosu'nda program yapacaktı. O gece 'Stajyer yorumcularımızın hangisini beğeniyorsak onu firmamıza alalım, kendisiyle görüşelim, anlaşalım.' diye konuşmuştuk. Programı izledik hep beraber izledik. Ertesi gün hepimiz 'Kesinlikle Muazzez Abacı'yı firmamıza almamız gerekiyor.' dedik ve sevgili kardeşimle Muazzez ile başladık çalışmaya." ifadelerini kullandı.
Abacı'nın müşkülpesent olduğunun altını çizen Gencebay, şu bilgileri verdi:
"Harika okuyordu stüdyoda, eserleri. Her okuduğu 10 numara ama o beğenmezdi. Daha iyisi olacak diye sürekli söylerdi. Böylesine çok titiz biriydi. Allah gani gani rahmet eylesin sevgili kardeşime. Son derece üzgünüz tabii ama Rabbimin sistemi budur, ilahi adalet böyle gerektiriyor, ne diyebiliriz. Çok çalışmalar yaptı. Hepsinde de çok başarılı oldu. Ayrıca sevgili kardeşimin yanı sıra son zamanlarda kaybettiğimiz şehitlerimiz var. Onlara da gani gani rahmet diliyorum ve halkımıza sabırlar diliyorum."
"Onun adını onurla taşıyarak devam edeceğim"

Sanatçı Emel Sayın, Abacı ile tanışma hikayesini anlatarak, şunları kaydetti:
"1967 veya 1968'de ben İstanbul Radyosu'na adım atmak üzereydim, Ankara Radyosu'nda bir sınav açıldı ve yeni sanatçılar geldi. Henüz hiçbirini tanımıyordum. Bir gün büyük usta, ses sanatçısı ve udi, birçok sanatçıya çok emeği geçen Mustafa Erses dedi ki, Emel sana bir ses dinleteceğim. Boş bir stüdyo bulduk. 'Burada bekle.' dedi ve yanında bir genç kızla geldi. Radyoya yeni giren stajyerlerden biriydi. Tatlı bir gülümsemeyle geldi tanıştık. 'Muazzez Abacı' dedi. İlk karşılaşmamızdı. O kadar sevimli, sıcaktı ki. Mustafa Erses elinde uduyla gelmişti, 'Muazzez bir şarkı söyler misin?' dedi. 'Tabii.' dedi Muazzez ve 'Kalbim Yine Üzgün Seni Andım da Derinden' eserini söyledi. Ben dondum kaldım. Muhteşem bir ses. 'Allah'ım Türk sanat müziğine yeni, büyük bir yıldız geldi.' dedim. İyi şanslar diledim ve gerçekten de öyle oldu. Bizim arkadaşlığımız sonuna kadar hep sevgi ve saygı çerçevesi içinde devam etti. O gerçekten çok kıymetliydi ve yakından tanıdığınız zaman çok iyi yürekli, iyi bir insan, çok doğal, içinden geldiği gibi konuşan, davranan güzel bir insan, arkadaştı. Ne anılarımız var. Onlar benimle beraber yaşayacak. Biliyorum ki o olmasa da onun güzel sesini hep aynı sevgiyle hayranlıkla dinleyeceğiz sonsuza kadar."

Sanatçı Muazzez Ersoy da Abacı'yı kelimelerle tarif etmenin zorluğuna değinerek, "O efsane bir ses, efsane bir yorum ve yeri doldurulamayacak bir sanatçıydı. Büyük bir duayendi. Onu her zaman kalbimizde yaşatacağız. Bize sevdirdiği güzel eserleriyle yaşatmaya gayret edeceğiz ve de onun güzel sesinden sevdiğim Türk müziğine, onun adını onurla taşıyarak devam edeceğim." dedi.
"Sesini duyduğumuz her şarkıda bizlere ulaşmaya devam edecek"

Muazzez Abacı'nın kızı Saba Abacı ise yaşadığı üzüntüyü dile getirerek, "Çok sevgili Muazzez Abacı sevenleri, varlığınızla onun ruhunu, bizim de yüreğimizi çok mutlu ettiniz. Benim annem, güzel, can annem, canım annem beni öyle güzel, öyle çok sevdi ve güzel yetiştirdi ki, onun için ne yapsam azdı. Ben de ona layık bir evlat olduğuma inanıyorum. Annemin en güzel ve en özel yanı hayatı ve insanları çok sevmesiydi. O çok iyi kalpli, önsezili, duyarlı, akıllı ve hayat doluydu. Müziği, Türkiye'yi, Atatürk'ü. Galatasaray'ı, eğitime emek vermeyi, helal kazanmayı ve alış veriş yapmayı çok severdi." diye konuştu.
Saba Abacı, annesinin çalışmadığı zamanlarda evinde vakit geçirmekten çok mutlu olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Özel hayatı çalkantılı diye adlandırılsa da o bana muhteşem babalık yapan iki insan kazandırdı. Biri canım babam Abdurrahman Abacı, diğeri sevgili abim Hasan Heybetli. Şimdi hepsi ebedi ayrıldılar. Huzur içinde dinlensinler. Annem İstanbul'da evinde geçirdiği bir kaza sonrası ayağı kırıldıktan sonra Amerika'ya yanımıza geldi. Akabinde pandemi baş gösterdi ve biz birbirimizden ayrılmamak üzere ayrı geçen yılların acısını çıkarırcasına bir daha ayrılmadık. O sizleri çok özledi ama ben o hasret dolu yılların açıklarını kapatmak istedim ve onu Türkiye'ye geri göndermedim. Doya doya beraber olduk. Keşke daha çok uzun yıllar devam edebilseydik. Bugün o bizimle burada ve bundan böyle sesini duyduğumuz her şarkıda bizlere ulaşmaya devam edecek."

Selami Şahin, Abacı'nın torunu Sera Anderson ve yeğeni, müzisyen Pınar Altınok'un da Abacı ile ilgili duygu ve düüşüncelerini paylaştığı törende Abacı'nın hayatını anlatan video belgesel de gösterildi.
Taziyeleri Abacı'nın kızı Saba Abacı ile torunu Sera Anderson kabul etti.
Usta sanatçının cenazesi yarın, Ankara Kocatepe Camisi'nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazın ardından Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilecek.
Muazzez Abacı’nın cenazesi Türkiye'ye getirildi
Beni oraya gömün! İşte Muazzez Abacı'nın son vasiyeti
Muazzez Abacı’nın cenazesi ABD'den Türkiye’ye getiriliyor
Ünlü sanatçı Muazzez Abacı doğum gününde vefat etti
Yazdır