İslam coğrafyası ekonomik kalkınma ve siyasi istikrar için yüzünü Türkiye’ye zaten dönmek zorundadır. Bunun için Türkiye'nin İsrail ilişkileri gelecek dönemde kapsamlı bir bölgesel kalkınma adına büyük bir önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Milliyet yazarı Cemil Ertem bugünkü köşesinde Türkiye'nin kendi sınırları dışındaki ekonomik hinterlanda hakim olan yeni bir büyüme-kalkınma yolunu hedeflemesi gerektiğini kaleme aldı. İşte Ertem'in köşesinden o bölüm;
...
Türkiye, iç pazara dayalı geleneksel sanayileşmesini tamamlamıştır. Burayı şu an içinde bulunduğumuz yapısal sorunları da çözerek tamamlayabilirdik. Ama olmadı. Şimdi Türkiye, kendi bölgesinin teknoloji ve finans üssü olmayı hedefleyen ve böylece kendi sınırları dışındaki ekonomik hinterlanda hakim olan yeni bir büyüme-kalkınma yolunu hedeflemelidir. Batı’nın yoksullaştırarak ele geçirdiği bölgesel hakimiyet yolunu Türkiye, hep birlikte zenginleşme hedefi yoluyla sağlayabilir. Örneğin Japonya, 2. Dünya Savaşı sonrası, komşusu Pasifik ülkelerine mal ve teknoloji ihraç ederek büyümüş ve kendine özgü bir kalkınma yolunu seçmiştir. Bugün Asya kalkınmasının başarısında Japonya’nın bu karşılıklı kazanmaya dönük kalkınma anlayışının büyük payı vardır.
Türkiye, yakın gelecekte, Doğu Avrupa, Ortadoğu, Kafkasya ve Afrika için benzer bir yolu seçebilir. Türkiye’nin nüfus, pazar ve sanayi olarak gücü ortadadır.
Türkiye, Osmanlı’nın parçalanmasıyla uzaklaşmak zorunda kaldığı bütün stratejik pazarları bu anlayışla hedeflemelidir. İslam coğrafyası ise ekonomik kalkınma ve siyasi istikrar için yüzünü Türkiye’ye zaten dönmek zorundadır.
Bu açıdan, Türkiye-Rusya, Türkiye-Suudi Arabistan ve Filistin sorununun Gazze ablukasından başlayarak çözülmesiyle birlikte, Türkiye-İsrail ilişkileri gelecek dönemde kapsamlı bir bölgesel kalkınma için hayati önemdedir.
Türkiye, bu tarihi fırsatı bütün vesayet dönemlerinde Batı’nın kendisine dayattığı ve oradan ithal edilen, bilim dışı iktisat ideolojisini tasfiye ederek değerlendirebilir. Bugün yakalanan başarıyı ve İstanbul’un dünya krizinin şu döneminde dünyanın en önemli altyapı projelerinin merkezi olmasını biz bu iktisat anlayışını aştığımız ölçüde elde ettik. Ancak, bu potansiyel ve fırsat tesadüflere bırakılamaz...