BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerLevent Kenar: Nükleer ve kimyasal silahlardan korunmanın yollarını öğrenmeliyiz----

Levent Kenar: Nükleer ve kimyasal silahlardan korunmanın yollarını öğrenmeliyiz

Levent Kenar: Nükleer ve kimyasal silahlardan korunmanın yollarını öğrenmeliyiz
16 Mart 2022 - 08:15 www.finansingundemi.com

Savaşların, virüslerin kol gezdiği bir dünyada, bu coğrafyada yaşayan herkesin bilmesi gereken bir eğitim kurumu KBRN. Açılımı, “kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer savunma.” Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kenar, yeni hayatı anlatıyor, uyarıyor…

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra her iki taraftan da kimyasal ve nükleer silah kullanılması tehdidi artıyor. Bu sıcak çatışmanın dünyaya bu yönde ne denli büyük tehlike yaratacağı ortak endişe konusu…

"Kazandıran Sohbetler"de Sağlık Bilimleri Üniversitesinde KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer Savunma) Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Kenar konuğumuz… Önce Kovid 19 ile ilgili, sonra savaşla birlikte artan nükleer tehlike endişesi konularında bilgisine sıkça başvurulan Prof. Kenar ile biz de merak ettiğimiz konular üzerinde söyleştik…

Önümüzdeki dönemlerde artık savaşları maalesef bu maddelerden, bu ajanlardan oluşan KBRN silahlarıyla bekleyeceğiz. Bundan sonra konvansiyonel bomba patlatalım ya da füze gönderelim şeklinden olmayacak. Bir füze atıldığı zaman etrafa daha çok madde yayılacak ve hem çevreyi hem de oradaki canlıları daha çok etki altına alacak maddelerin kullanımı söz konusu olacak. Aslında biz de şu anda bunu yaşıyoruz.

“UKRAYNA, ELLERİNDEKİ NÜKLEER BAŞLIKLARI RUSYA'YA DEVRETTİKLERİ İÇİN BELKİ DE ZAMANINDA YAPILAN BUDAPEŞTE ANLAŞMASI NEDENİYLE PİŞMANDIR”

- Sayın Kenar, çok yakınımızda gün geçtikçe sıcaklığı artan savaş var. Önce ülkemiz sonra da dünya için ne gibi nükleer ya da kimyasal tehlikeler söz konusu?

- Öncelikle böyle bir röportajı yapma fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. KBRN dünyasına hoş geldiniz diyorum. Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleerin ilk harflerinden oluşan “KBRN” bölümümüzün eski adı NBC idi. Daha sonra savaş maksadıyla kullanımının dışında, nükleer santraller ya da radyasyonun barışçıl amaçla kullanımı, örneğin tomografi cihazları, radyasyon onkolojisi, nükleer tıpta radyasyon aktif kullanımıyla günlük hayatımızda radyasyon kazalarının, hastanelerde radyasyona maruz kalmaların artışı sebebiyle daha defansif bir anlayışla olan KBRN (CBRN dünyadaki ismiyle) denen bir kavram geliştirildi.

Aslında sizin de söylediğiniz gibi nükleer silahlar burada en önemli tehdidi oluşturmakta. Ancak bunlar sadece son Rusya-Ukrayna çatışmasıyla gündeme gelmiş olan konular değil. Zaten yıllar boyu çeşitli savaşlarda, çeşitli çatışma ortamlarında, ülkeler tarafından, terörist gruplar tarafından kullanılmış olan maddeler. Önümüzdeki dönemlerde artık savaşları maalesef bu maddelerden, bu ajanlardan oluşan KBRN silahlarıyla bekleyeceğiz. Bundan sonra konvansiyonel bomba patlatalım ya da füze gönderelim şeklinden olmayacak. Bir füze atıldığı zaman etrafa daha çok madde yayılacak ve hem çevreyi hem de oradaki canlıları daha çok etki altına alacak maddelerin kullanımı söz konusu olacak. Aslında biz de şu anda bunu yaşıyoruz.

Olaya Rusya-Ukrayna çatışması özelinde bakarsak, ki bunlar zaten kullanılan maddelerdi; en son biz bunu kitle imha silahları olarak kimyasal silahların kullanımı şeklinde Suriye iç savaşında gördük. Bu iç savaşta 2013 yılından beri 161 kez kimyasal silah kullanıldı. Bunlar raporlanmış olan olaylar. Sadece 6 bine yakın kişi bu kimyasal silahlardan dolayı hayatını kaybetti, yaralıları sayamıyoruz. Onların da zaten hesabı tutulamıyor.

Şimdi dünyada iki büyük güç var: Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya… Her ikisinde de çok açık bir şekilde bu sözünü ettiğimiz KBRN silahları büyük miktarlarda mevcut. Halen de üretilen silahlar bunlar. Rusya’nın bilindiği kadarıyla nükleer silah stokları 4 bin 900 dolayında… Bunlar hâlihazırda kıtalar arası füze tarzında rampalarda yüklü ve Rus mühimmatı olarak yer almış durumda. Bir de bunun yedekte bekleyenleri var. Onları artık sınıf dışı tutuyoruz. Aynı güç hemen hemen aynı rakamlarla -bunları birbirini dengeliyor- Amerika Birleşik Devletleri'nde de var. Yasal olarak daha doğrusu böyle dünyanın kabul ettiği rakamlar olarak bu tür silahlara nükleer güce sahip ülke sayısı 10’u geçmez. Resmi olarak açıklanmış olanlar arasında İngiltere, Fransa, Kuzey Kore, Çin, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler var.

Son olayda endişe şöyle gündeme geldi. Çernobil'de dört reaktör var ve burada 1986’da bir kaza oluştu. Radyasyon Güneydoğu Avrupa'ya ve de ülkemize kadar yayılarak büyük bir tehlikeye neden oldu. Bunun hala akıbeti sürüyor. Radyasyonun kronik etkisi akut etkisinden daha fazladır. Ani etkisinden çok vücut tarafından alınan radyasyon, hücreler üzerinde toksik etki ya da hücreler üzerinde bozulma ve genetik yapıyı bozma sonucuyla genotoksik etki yaratır. Bu durum, gen yapısını zehirleyici hem de dokular üzerinde bölünmeyi bozucu ve anormal hücre üretimine yönelik bir etkide bulunur. Radyasyonun bu tür bir etkisi var. Aynı şeyler aslında birçok kimyasal silah için de geçerli. Bir de kısa bir süre önce biyolojik silah da gündeme getirildi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin eski Sovyetler Birliği ülkesi olan Ukrayna’da kitle imha silahlarına yönelik bazı teşkilatlanmaları ve çalışmaları gerçekleşti. NATO ve ABD’nin bunu kime karşı yaptığı çok açık, Rusya'ya karşı yaptı. Şu anda iki taraf da birbirini kolluyor.

Ukrayna, belki de zamanında yapılan Budapeşte anlaşması nedeniyle pişman olmuştur. Ellerindeki nükleer başlıkları Rusya'ya devrettikleri için… Nükleer silah sahibi olmak bir güç gösterisi, kendini güvende hissetme nedeni... Bu macera ilk 1945’te, İkinci Dünya Savaşı’nı bitiren Japonya'da iki atom bombasının atılması ile başladı. Şu anda bu bahsettiğimiz beş bine yakın nükleer başlıklı füzenin her biri bu atom bombalarından yaklaşık 500 kat daha güçlü. Böyle bir tehdit şu anda mevcut.

“BİZİM NÜKLEER SİLAHIMIZ VAR, DEMEK ÖNEMLİ BİR OLAY ASLINDA, TEHDİT ALGISI O ÜLKEYİ BİRÇOK ALANDA BAŞARILI KILIYOR”

- Hocam özetlersek, Ukrayna'da da NATO ve Amerika gözetiminde bazı KBRN silahları var ve karşılıklı tehdit oluşturuyor demek mümkün mü?

Tabii sonuçta bunların hepsi bir güç gösterisi. Bu gücü nereden alıyorlar? “Bizim nükleer silahımız var” demek önemli bir olay aslında. Gerçekten de nükleer silaha sahip olmak karşı tarafa büyük bir tehdit algısı yaratıyor. Bu tehdit algısı da o ülkeyi birçok alanda başarılı kılıyor.

Bir paradoksu söylemeliyim. Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgali nasıl gelişti? “Elindeki kitle imha silahlarından dolayı bu ülkeyi işgal ettik” dedi. Şimdi yine benzer bir durum geçerli. Bu sefer de yine kitle imha silahına sahip bir ülke var, bu da Rusya, suçlama da benzer… Bu silahlara sahip olmak farklı bir güç…

“SIĞINAKLAR ÇOK ÖNEMLİ ANCAK SIĞINAK KONUSUNDA ZATEN SIKINTIMIZ VAR, ÇOK YETERLİ DEĞİLİZ”

- Dünyada gaz maskesi ve radyasyon korumalı giysilere büyük bir ilgi olduğu iddia ediliyor. Olası bir tehditte nasıl tedbirler alınabilir?

Çeşitli ekipmanlar olduğu, bunlara bir ilginin de artmış olduğu doğru. KBRN ajanlarından, kitle imha silahlarından korunmanın en birinci ilkesi şu: Bunların farkındalığına sahip olmak. “Beklenmeyeni bekle, umulmayanı um” diye bir söz vardır. Bu öyle bir durum. Biz şimdi burada konuşurken bile bir AVM’de, bir metroda Allah korusun bu maddeler kullanılabilir. Bu konuda, uyanık olunması ve belli bir algının oluşması lazım. Bu konuda farkındalık gerekli. Bunlar basın yayın yoluyla, eğitimlerle sağlanabilir. Şu anda KBRN açısından Türkiye'deki hala tek akademik birim bizim bölümümüz. Yani eski GATA, şu andaki Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesindeki bölümümüz… Biz bu açıdan özellikle devlet kurumlarında bugüne kadar iki binden fazla kişiyi eğitime tabi tuttuk. Bunları sertifikalandırdık. Bu konuda bir bilinçlenme sağlamaya çalıştık. Yeterli diyebilir miyiz? Tabii ki yeterli değil. Bunun her zaman daha iyisi olacaktır. Belli bir stokla koruyucu malzemelerin bulunması da gerekiyor. Nüfusun tamamına maske ve elbise temin etmek mümkün değil. Ama kritik bölgelerde ya da tehdit unsuru olabilecek coğrafik alanlarda bu koruyucu malzemelerin teminine ya da stoklanmasına büyük bir önem verilmesi gerekir. Bu malzemelere örnek vermek gerekirse, klasik bildiğimiz maskelerden, özel filtreli radyasyondan koruyan maskelere ve radyasyondan koruyucu kıyafetlere, kimyasal silahlardan koruyucu kıyafetlere kadar sayabiliriz.

Aslında son iki yıldır kovid sebebiyle herkes bunları bir şekilde giyiyor. En basiti sokakta takılan maske bile bir şekilde koruyucu kıyafet. Tabii bu işin kimyasal silah veya nükleer silah boyutuna girildiği zaman daha komplike, daha filtrasyon gücü, performansı daha yüksek olan maskelerin kullanılması önerilebilir. Çünkü bunlar en başında solumakla tehlikeli oluşturan maddeler. Eğer maskesiz bir şekilde bu kimyasal maddeyi solursak tehlikeli. Onun dışında bunlara uygun elbiselerimiz yoksa cilt üzerinde zararlı etkileri hem radyasyonun hem kimyasal silahların etkileri görülebilir. Bu tedbirlerin alınması lazım.

Klasik bir afet bilincini oluşturmak için daha da detaylı bilinçlenmek gerekir. Sonuçta bunlar da afet. Evin penceresinin az olduğu odalara yerleşilebilir. Sığınaklar çok önemli ancak sığınak konusunda zaten sıkıntımız var, çok yeterli değiliz. Apartmanların bodrum katlarında bulunan otoparklar sığınak olarak kullanılabilir. Bu tip tedbirlerin alınmasında fayda var.

KBRN ajanlarından, kitle imha silahlarından korunmanın en birinci ilkesi şu: Bunların farkındalığına sahip olmak. “Beklenmeyeni bekle, umulmayanı um” diye bir söz vardır. Bu öyle bir durum. Biz şimdi burada konuşurken bile bir AVM’de, bir metroda Allah korusun bu maddeler kullanılabilir. Bu konuda, uyanık olunması ve belli bir algının oluşması lazım. Bu konuda farkındalık gerekli.

“ADI KONULMAMIŞ ŞEKİLDE GÜNLÜK RUTİN HAYATIMIZDA BİR TERÖR SALDIRISI OLARAK DA BİYOTERÖR AJANLARINA YA DA BİYOLOJİK SAVAŞA MARUZ KALABİLİRİZ”

- Gelecekte savaşların, biyolojik ağırlıklı olacağı iddiası var. Bu konuda sizin görüşleriniz neler?

Sadece biyolojik değil, nükleer ve kimyasal silahlar da işin içinde olabilir. Hatta lazer silahlar da artık konuşulmaya başlandı. Lazer teknolojisinin kullanıldığı silahlar da var ve artık lazer yaralanmaları da görmeye başlayacağız.

Aslında son iki yıldır biyolojik silaha maruz kalınmış gibi bir savunma gerçekleştiriyoruz. Öyle bir yaşam sürdürüyoruz, farklı bir durum değil. Amerikan Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi'nin listesindeki bu mikroorganizmalara ya da biyolojik silahlara baktığımızda bunlar kovid ajanıyla karşılaştırdığımız zaman daha toksik, daha öldürücülüğü yüksek olan ajanlar. O yüzden ilerideki savaşların -tabii biz bunun savaş olduğunu anlarsak- terminolojisi de oluşum şekli de değişik olacak. Bir ajan kullanılmadan da bu savaş gerçekleşebilir. Adı konulmamış şekilde günlük rutin hayatımızda bir terör saldırısı olarak da biyoterör ajanlarına ya da biyolojik savaşa maruz kalabiliriz. Eskisi gibi iki büyük ordunun ovada birbiriyle savaşması söz konusu değil. Artık rutin yaşantımız sırasında da bir savaş gerçekleşebilir.

“KORONA VİRÜSÜN BİYOLOJİK MAKSATLI BİR ŞEKİLDE ÜRETİLMİŞ OLMASI YA DA ORTAYA SALINMA İDDİASI AKLA YAKIN GELİYOR”

- Az önce sözlerinizin de çağrıştırdığı gibi Kovid 19 virüsünün yapay olma ihtimali çok tartışıldı, sizin de bu konuda farklı görüşleriniz olduğunu tahmin ediyorum. Bunları bizimle de paylaşır mısınız?

Biyolojik silah kullanımının bazı ipuçları var. Bir coğrafi bölgede yıllardan beri şu salgın görülüyor, kış aylarında bu salgın çıkıyor ya da yaz aylarında farklı bir salgın söz konusu gibi… Bunlar dışında o bölgede bir salgının çıkması soru işareti. Biyolojik silah kullanımından bir diğer ipucu değişik semptomların görülmesi… Mesela şarbonda akciğer boşluğunda kan dolar, bu şarbona has bir bulgudur. Normal enfeksiyon hastalıklarında belli belirtiler vardır, onun dışında görülen atipik bulgular şüphe uyandırır. Mesela Kovid’deki bulgu koku alma, tat alma kaybının olması. Mesela bu tür bulguların olması belirleyicidir. Bunun dışında mikroorganizmaların çoğu çeşitli coğrafi ve meteorolojik koşullara duyarlıdır veya dirençlidir. Fakat Kovid’e baktığımız zaman hemen hemen her coğrafyada, her mevsimde bunun hayatta kalabildiğini ve insanları etkilediğini görüyoruz.

Çıkış noktasına baktığımızda bir yarasa olduğunu öğreniyoruz. Ondan sonra insanlara bulaşarak bunun yayıldığını biliyoruz. Fakat burada aslında insanla yarasa arasında bir boşluk var. Orada bir ara konakçının olması gerekiyor. Şu anda o bulunmuş değil, net değil bu durum ve bu bir soru işareti. Bir laboratuvar kazası olabilir. Üstelik bu laboratuvarın biraz sicili bozuk. Zamanında buradan çok hırsızlıklar olduğu ve çok kazalar meydana geldiği biliniyor.

Bu bulguları göz önüne aldığımızda bir şüphe çıkıyor. Bilim adamları ikiye ayrılıyor. Kimisi doğal olduğunu kimisi de yapay olduğunu söylüyor. Çıkış noktasına baktığımızda bir yarasa olduğunu öğreniyoruz. Ondan sonra insanlara bulaşarak bunun yayıldığını biliyoruz. Fakat burada aslında insanla yarasa arasında bir boşluk var. Orada bir ara konakçının olması gerekiyor. Şu anda o bulunmuş değil, net değil bu durum ve bu bir soru işareti. Bir laboratuvar kazası olabilir. Üstelik bu laboratuvarın biraz sicili bozuk. Zamanında buradan çok hırsızlıklar olduğu ve çok kazalar meydana geldiği biliniyor. Çin'deki bu laboratuvarda biyo-güvenlik dört seviyesi zayıf ve buradan virüsün sızabileceği, ortama yayılabileceği söylentisi var. Son zamanlarda Çin-Amerika gerginliğinde ekonomik savaşın böyle bir biyolojik savaşla neticelenmesi ihtimali ve tarafların birbirlerine üstünlük sağlama yolunda ortaya çıkan gerginlikleri düşününce bu virüsün biyolojik maksatlı bir şekilde üretilmiş ya da ortaya salınma iddiası akla yakın geliyor.

Ama şunu da mutlaka söylemeliyim. Bu virüsün orijinal olarak ortaya çıkışı bir silah ise bile daha sonra varyantların oluşumu manipülasyondan çok doğal etkilenmeden dolayı… Doğal mutasyonun sonucunda gelişmiş olan varyantlar söz konusu… Tabii bunları önümüzdeki yıllar daha net göreceğiz. Önümüzdeki yıllarda bununla ilgili tartışmalar çok devam edecek. En önemlisi de bilimsel bazı bulguların ortaya konması, o bulgular üzerinde de çeşitli çalışmalar devam ediyor. Şu anda bir toz bulutu hâkim, henüz netleşmiş bir durum söz konusu değil.

“HALA EN İYİ KORUYUCU TEDBİR AŞILAR ANCAK HASTALIKLA İLGİLİ DE PSİKOLOJİK OLARAK BİR BIKKINLIK GELİŞTİ”

- Aşı konusunda da bizi aydınlatmanızı rica etsek hocam… Aşı karşıtlığı bir gün sona erer mi?

Aslında bence aşı karşıtlığı çok büyük oranda değil. 2021 yılı başlarında aşı bulunmaya başlandı. Bizler de olduk hala en iyi koruyucu tedbir aşılar. Ancak hastalıkla ilgili de psikolojik olarak bir bıkkınlık gelişti. Her aile neredeyse bir yakınını kaybetti. 2020 yılında her ailede bir pozitif vaka vardı. 2021 yılında da her ailede maalesef bir vefat gerçekleşti. Halen de rakamlara baktığımızda her gün neredeyse bir yolcu uçağı düşüyor. Mutlaka bakanlığın bu konudaki kurallarına ve önerilerine uymak gerekiyor.

“ORTA DOĞU'NUN TAM ORTASINDA BULUNUYORUZ VE BURASI BU TÜR KİTLE İMHA SİLAHLARININ ÜRETİLDİĞİ, STOKLANDIĞI, CAYIR CAYIR YANAN BİR BÖLGE”

- Son olarak sizin olası bir savaş ve KBRN savunması konusunda vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Bizim Türkiye olarak çıkaracağımız ders böyle bir tehdidin olduğu gerçeği. Bizim bulunduğumuz coğrafya çok büyük bir terör ortamı ile de çevrili olduğu için de daha da abartılı bir tehdit. Bizim o yüzden buna yönelik tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Bu tedbirlerden kasıt “Biz de nükleer silah yapalım, kimyasal-biyolojik silah üretelim” hiçbir zaman demiyoruz. Sadece savunma maksatlı alınabilecek tedbirlerimizin azamisinin gerçekleştirilmesi gerekir. Zaten devlet kurumları da birçok girişimde bulunuyor. Savunmaya yönelik çok sayıda tedbir alınıyor. Ama tabii bunların daha da arttırılması en azından tehdidin olabileceği coğrafi bölgelerde bu konuda bilinçlenmenin artırılması, ekipman takviyesinin yapılması gerekiyor. Orta Doğu'nun tam ortasında bulunuyoruz ve bu bölge bu tür kitle imha silahlarının üretildiği, stoklandığı cayır cayır yanan bir bölge. Biz bu maksatla Sağlık Bilimleri Üniversitesi olarak Sayın Rektör hocamızın da liderliğinde, ülkemizde ilk olacak bir eğitim merkezi olan KBRN Eğitim ve Simülasyon Merkezini hayata geçiriyoruz. Muhtemelen bu sene içerisinde bu eğitim merkezini de açacağız. Sadece Türkiye'de değil bu coğrafyada belki ilk, oldukça ileri. KBRN alanında modern bir eğitim merkezine kavuşacağız.

Orhun Kartal: Kartal Yenilenebilir Enerji garantili geliri olan bir iş yapıyor

KBB uzmanlarından kritik uyarı! İşte iş dünyasını tehdit eden hastalık

Bu savaş nasıl biter? Ahmet Yavuz Paşa’dan 3 kritik Rusya senaryosu

Cevheri: Günden güne tarımda daha fazla ithalatçı ülke oluyoruz

 

YORUMLAR (7)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Mucise Reis ;)16 Mart 2022 11:40

    öncelikle ermenistanın eskiyen nukleer sanatrali acilen önlem almalı. ömrü tukendi. Devletimize risk oluşturuyor. Uluslar arası yada kendimiz olarak bu işi çözelim oradaki topraklarda patlayan nukleer bomba etkisi olacak. ABD nin nukleeer bomba var dediği ve savaş ilan ettiği düşünüldüğünde, nukleeer bomba gibi patlayacak bir eski tesisin çalışmasına ızın vermesi neden olabilir ? 

  • Mucise Reis ;)16 Mart 2022 13:22

    Ahmet yorumu beğenmedi. Ermenistan eskiyen kullanım süresi biten tesis patlamayacak :D ahaha  Ahmet yorumu beğenmedi diye :D Allah akıl sağlığı versin. Doğruya doğru diyemeyenler, İslamı yanlış bilenler hep dikkat edin : )) Sadece düşman kazanmaya, kendilerini üstün göstermeye çalışıyorlar :D  Ama asla başaramamışlardır, başaramayacakalrda bizlerin Allahıda, kitabıda, peygamberide belli aramıza girip bizleri  kullanıp kişisel egemenlıklerını kuramayacaklar... :D 

  • AHMET ÖZBİR16 Mart 2022 11:01

    KİMYASAL silah da yapalım, savunmaya daha çok pay da ayıralım, nükleer enerjide de muazzam bir şekilde atak üstüne atak yapalım, YATAK ABİ YATAK, HİÇBİRŞEY YAPMAYAK diyen YOBAZLARA asla ALDANMAYALIM. Kimyasal, nükleer saldırıda kendimizi nasıl korumalıyız? Medyaya bu konuda büyük vazife düşüyor. En acısı benim oturduğum apartmanın SIĞINAĞI ve BACASI YOK. Bunun müsebbibi olan BELEDİYE'YE DEVLETİM KAYYUM ATAMALIDIR!..

  • MD..Edep..Edep.16 Mart 2022 22:44

    Bakara 285 Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler.  Ahmet sen  bu ayeti hiç okumadın mı kardeşim.. Vallahi kardeşim bunu ben değil Allah diyor istersen bir daha Rabbine sor sen biçim müslümansın anlamadım..

  • Mucise Reis ;)16 Mart 2022 13:20

    Ya nasıl dini eğitim aldın ? . Beden Allahın verdiği balçık çamuru, asıl olan RUH dur. Beden arap, çin, koreli, esmer, açık vb. bunlar ırk dır. O kitabı okusan zaten anlayacaksın. Arapça okuyup, anlamadığın için öyle zırvalıyorsun. :D Allah akıl sağlıgını da verir inşallah. Peygamber ARAP diye araplar üstün ırk mı sanıyorsun ? Müslüman müslümandır. ırkı soyu sopu fark etmez. Ya islamcıyım diyenlere müslümanlığı da öğretmeye çalışıyoruz, cehalet ve okumamakdan dolayı bunlar hep. Aç sa okusa Kuranı zaten anlayacak, öğrenecek. Eğitimsizlik cehalet hep bunlar. Üstün peygamber yoktur. Allah binlerce peygamber göndermiştir. 4 büyük peygamberde Allahın emir buyruklarını iletmiş, Fakat kitapları orjınal olarak kalmamıştır. Bizimki son peygamberdir. Arap lara binlerce peygamber gelmiştir. :D

  • AHMET ÖZBİR16 Mart 2022 12:19

    PEYGAMBERİM Arab, Allahü teâlâ insanların, Peygamberlerin en üstünü olarak Hz. Muhanmed aleyhisselamı yarattı, hamdolsun beni de Peygamberimize ümmed eyledi ne mutlu. Ne mutsuz ki Müslüman Arab kardeşlerimize düşman olanlara, ecnebilere muhabbet besleyenlere... GÜNEŞ DOĞU'DAN DOĞAR, BATI'DAN BATAR, BATI BATMAYA MAHKÛMDUR!..

  • Mucise Reis ;)16 Mart 2022 11:43

    Kayyum atanmadan önce kim yönetiyordu belediyeni ? :D  Millet kayyumu atıyacak merak etme seçimler gelince :D . korkunun ecele faydası yok  : ))) Arabistana alırım sana bir bilet. Arap sevici seni..  Suriyeli kardeşlerinle gider suriye de yaşarsın..